Bedir Savaşı sayıca çok küçük iki ordu arasında cereyan etmesine rağmen, sadece İslam tarihi açısından değil tüm dünya tarihindeki en öenmli savaşladan biridir. 305 kişi den oluşan İslam ordusu eğer bu savaşta yenilmiş olsa idi belkide bugün yüz milyonlarca inananı bulunan İslam dini olmayacaktı. Hicri 2. senenin Ramazan ayında, Hz. Peygamber,
Ebu Süfyan başkanlığında bir Mekke ticaret kervanının
Şam bölgesine geçip, yakında dönmek üzere olduğunu haber alınca yanına 300 kadar askerini alarak Mekke-Şam yoluna doğru hareket etti.
Bedir kasabası Medine'nin 120 km. kadar güneybatısında ve Kızıl Deniz sahiline 20 km. uzaklıktadır. Bedir, Mekke'den gelip Medine'den geçerek Suriye'ye kadar uzanan yol üzerinde olup, Mekke-Medine arasındaki konak yerlerinden biri idi. Bedir halkı kasabalarına uğrayan ticaret kervanlarına verdikleri hizmetler karşılığında elde ettikleri kazançlarla geçinirlerdi. Ayrıca her yıl Zilkade ayında burada kurulan bir panayır kasaba halkına önemli gelir sağlardı. Bedir kasabasının İslâm savaş tarihinde önemli bir mevkii vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) müşriklerle çarpışmak üzere buraya üç defa gelmişti. Birincisine ilk Bedir Gazvesi adı verilir. Savaşa henüz izin verilmediği dönemlerde Mekkeli müşrikler müslümanlara saldırılarına devam ediyorlardı. Fakat hicretin altıncı ayından sonra cihat izni verilince artık müslümanlar kendilerini ve İslâm devletini koruma imkânı bulmuşlardı. Bir ara müşrikler o sırada henüz müslüman olmamış olan Kürz b. Câbir'in kumandası altında bir askerî birlik gönderip Medine'nin çevresine saldırtmışlardı. Kürz ve yanındaki müşrikler Medine'nin güneyinde Cemmâ denilen yere gelip müslümanların sürülerine saldırmış ve yağmalamışlardı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s.) Medine'de Zeyd b. Hârise'yi devlet başkanlığına vekil tayin edip bir grup müslümanla Sefevan vadisine kadar ilerledi. Kürz ve adamlarını takip eden Hz. Peygamber, müşriklerin izlerine rastlamayıp Medine'ye geri döndü. Bu gazveye ilk Bedir Gazvesi adı verilir. Peygamber, hicretin ikinci yılında Rabîü'l-evvel (623 Eylül) ay'ı başlarında bu sefere çıkmıştı.
Büyük bir kazançla Mekke’ye dönmekte olan Ebu Süfyan,
Hz. Muhammed’in Mekke kervanını vurmak üzere Medine’den çıktığını haber alınca, kervanı kurtarması için, acilen Mekke’den yardım istedi. Bu haber üzerine Mekke hemen harekete geçerek, kervanı kurtarmak üzere 1000 kişilik bir ordu gönderdi. Mekke ordusu, müslümanlarla karşılaşmak için yol aldı. Ebu Süfyan’ın ikinci habercisi gelerek kervanın kurtulduğunu, dolayısıyla savaşa gerek kalmadığını bildirdi. Çünkü, Ebu Süfyan Mekke’den ordu gelmesi için bir taraftan haberci gönderirken, öbür taraftan da, Bedir’de verdiği molayı iptal etmiş ve yolunu değiştirerek kervanıyla beraber kaçmaya başlamış; bunda başarılı da olmuştu. Mekke ordusunun ileri gelenleri olan Utbe ve Ebu Cehil arasında kervanların kurtulduğu ve müslümanlarla savaşıp savaşmama konusunda sert tartışmalar olmuştu; Mekke ordusu, kervanlarının kurtulmasına rağmen savaşmaya karar vermiş ve Mekke-Şam yolu üzerinde Bedir’e kadar gelmişti. Bu sırada, Mekke ordusuna su götürmekle görevli iki asker, müslümanlar tarafından yakalanmış, Hz. Muhammed’e götürülmüştü. Müslüman askerleri, yakaladıkları bu kişilere kim olduklarını sorduklarında, onlar da Mekke ordusunun sucuları olduklarını söylediler. Ticaret kervanı bekleyen müslümanlar, sucuların yalan söylediklerini sanarak onları dövmeye başladılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed: “Adamlar doğru söyleyince onları dövüyor, yalan söyleyince de vazgeçiyorsunuz. Bırakın rahat konuşsunlar!” dedi. Hz. Muhammed onlara kim olduklarını sorunca, aynı cevabı aldı. Mekke askerlerinin sayısını sorunca onlar kesin bir rakam bilmediklerini, ancak sayılarının çok olduğunu söylediler. Daha sonra Hz. Muhammed Mekke ordusunda günde kaç deve kesildiğini sorunca, onlar da bazı günler dokuz, bazı günler de on deve kesildiğini söylediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed, sayılarının 900-1000 arasında olduğuna karar verdi.
Ebu Süfyan’ın kervanı kaçmış, yerine Mekke ordusu gelmişti. Oysa ki Hz. Peygamber bir orduyla savaşmaya değil, bir ticaret kervanı vurmaya hazırlanmıştı. Böyle olduğu için de yanına yaklaşık 300 asker almıştı. Hz. Muhammed iki durumla karşı karşıyaydı; ya Mekkelilerle savaşmamak için askerlerini toplayıp Medine’ye dönecek (bu durumda Mekkeliler Bedir’deki şarap festivaline katılıp Mekke’ye geri dönecekler) ya da Mekkelilerle savaşacaktı. Savaşın olup olmaması Hz. Muhammed’e bağlıydı. Karar verildi ve Bedir Savaşı yapıldı. Müslümanlar büyük bir zafer kazandı.
Sonuç:
• Manevi etkisi büyüktür; ilk büyük başarı olan bu zafer Medine’de Hz. Peygamber’in nüfuzunu son derece güçlendirdi.
• Putperest kalmış olan Medineliler de İslamiyeti kabul etmeye başladılar.
• Hz. Peygamber, Bedir Savaşı sonunda esirler, ele geçirilen ganimetin bölünmesi ve yaralı düşman askerleriyle ilgili kararlar verdi. Onun bu konulardaki kararları İslam savaş hukukunun temelini oluşturdu.
• Mekkeliler yönünden ise Bedir yenilgisi ağır bir felaketti ve Arabistan’da Mekke’nin itibarı sarsılmıştı.
Bu savaştan sonra Kureyşliler öç alma yollarını aramaya başladılar. Medine’deki museviler de kendilerine yardım ettiler. Böylece museviler ve müslümanlar arasındaki anlaşma bozulmuş olduğundan yahudi kabilelerinden Beni Kaynuka kuşatıldı ve teslim olan bu kabile doğu Ürdün’e göç etti.
Ebu Süfyan başkanlığında bir Mekke ticaret kervanının
Şam bölgesine geçip, yakında dönmek üzere olduğunu haber alınca yanına 300 kadar askerini alarak Mekke-Şam yoluna doğru hareket etti.
Bedir kasabası Medine'nin 120 km. kadar güneybatısında ve Kızıl Deniz sahiline 20 km. uzaklıktadır. Bedir, Mekke'den gelip Medine'den geçerek Suriye'ye kadar uzanan yol üzerinde olup, Mekke-Medine arasındaki konak yerlerinden biri idi. Bedir halkı kasabalarına uğrayan ticaret kervanlarına verdikleri hizmetler karşılığında elde ettikleri kazançlarla geçinirlerdi. Ayrıca her yıl Zilkade ayında burada kurulan bir panayır kasaba halkına önemli gelir sağlardı. Bedir kasabasının İslâm savaş tarihinde önemli bir mevkii vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) müşriklerle çarpışmak üzere buraya üç defa gelmişti. Birincisine ilk Bedir Gazvesi adı verilir. Savaşa henüz izin verilmediği dönemlerde Mekkeli müşrikler müslümanlara saldırılarına devam ediyorlardı. Fakat hicretin altıncı ayından sonra cihat izni verilince artık müslümanlar kendilerini ve İslâm devletini koruma imkânı bulmuşlardı. Bir ara müşrikler o sırada henüz müslüman olmamış olan Kürz b. Câbir'in kumandası altında bir askerî birlik gönderip Medine'nin çevresine saldırtmışlardı. Kürz ve yanındaki müşrikler Medine'nin güneyinde Cemmâ denilen yere gelip müslümanların sürülerine saldırmış ve yağmalamışlardı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s.) Medine'de Zeyd b. Hârise'yi devlet başkanlığına vekil tayin edip bir grup müslümanla Sefevan vadisine kadar ilerledi. Kürz ve adamlarını takip eden Hz. Peygamber, müşriklerin izlerine rastlamayıp Medine'ye geri döndü. Bu gazveye ilk Bedir Gazvesi adı verilir. Peygamber, hicretin ikinci yılında Rabîü'l-evvel (623 Eylül) ay'ı başlarında bu sefere çıkmıştı.
Büyük bir kazançla Mekke’ye dönmekte olan Ebu Süfyan,
Hz. Muhammed’in Mekke kervanını vurmak üzere Medine’den çıktığını haber alınca, kervanı kurtarması için, acilen Mekke’den yardım istedi. Bu haber üzerine Mekke hemen harekete geçerek, kervanı kurtarmak üzere 1000 kişilik bir ordu gönderdi. Mekke ordusu, müslümanlarla karşılaşmak için yol aldı. Ebu Süfyan’ın ikinci habercisi gelerek kervanın kurtulduğunu, dolayısıyla savaşa gerek kalmadığını bildirdi. Çünkü, Ebu Süfyan Mekke’den ordu gelmesi için bir taraftan haberci gönderirken, öbür taraftan da, Bedir’de verdiği molayı iptal etmiş ve yolunu değiştirerek kervanıyla beraber kaçmaya başlamış; bunda başarılı da olmuştu. Mekke ordusunun ileri gelenleri olan Utbe ve Ebu Cehil arasında kervanların kurtulduğu ve müslümanlarla savaşıp savaşmama konusunda sert tartışmalar olmuştu; Mekke ordusu, kervanlarının kurtulmasına rağmen savaşmaya karar vermiş ve Mekke-Şam yolu üzerinde Bedir’e kadar gelmişti. Bu sırada, Mekke ordusuna su götürmekle görevli iki asker, müslümanlar tarafından yakalanmış, Hz. Muhammed’e götürülmüştü. Müslüman askerleri, yakaladıkları bu kişilere kim olduklarını sorduklarında, onlar da Mekke ordusunun sucuları olduklarını söylediler. Ticaret kervanı bekleyen müslümanlar, sucuların yalan söylediklerini sanarak onları dövmeye başladılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed: “Adamlar doğru söyleyince onları dövüyor, yalan söyleyince de vazgeçiyorsunuz. Bırakın rahat konuşsunlar!” dedi. Hz. Muhammed onlara kim olduklarını sorunca, aynı cevabı aldı. Mekke askerlerinin sayısını sorunca onlar kesin bir rakam bilmediklerini, ancak sayılarının çok olduğunu söylediler. Daha sonra Hz. Muhammed Mekke ordusunda günde kaç deve kesildiğini sorunca, onlar da bazı günler dokuz, bazı günler de on deve kesildiğini söylediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed, sayılarının 900-1000 arasında olduğuna karar verdi.
Ebu Süfyan’ın kervanı kaçmış, yerine Mekke ordusu gelmişti. Oysa ki Hz. Peygamber bir orduyla savaşmaya değil, bir ticaret kervanı vurmaya hazırlanmıştı. Böyle olduğu için de yanına yaklaşık 300 asker almıştı. Hz. Muhammed iki durumla karşı karşıyaydı; ya Mekkelilerle savaşmamak için askerlerini toplayıp Medine’ye dönecek (bu durumda Mekkeliler Bedir’deki şarap festivaline katılıp Mekke’ye geri dönecekler) ya da Mekkelilerle savaşacaktı. Savaşın olup olmaması Hz. Muhammed’e bağlıydı. Karar verildi ve Bedir Savaşı yapıldı. Müslümanlar büyük bir zafer kazandı.
Sonuç:
• Manevi etkisi büyüktür; ilk büyük başarı olan bu zafer Medine’de Hz. Peygamber’in nüfuzunu son derece güçlendirdi.
• Putperest kalmış olan Medineliler de İslamiyeti kabul etmeye başladılar.
• Hz. Peygamber, Bedir Savaşı sonunda esirler, ele geçirilen ganimetin bölünmesi ve yaralı düşman askerleriyle ilgili kararlar verdi. Onun bu konulardaki kararları İslam savaş hukukunun temelini oluşturdu.
• Mekkeliler yönünden ise Bedir yenilgisi ağır bir felaketti ve Arabistan’da Mekke’nin itibarı sarsılmıştı.
Bu savaştan sonra Kureyşliler öç alma yollarını aramaya başladılar. Medine’deki museviler de kendilerine yardım ettiler. Böylece museviler ve müslümanlar arasındaki anlaşma bozulmuş olduğundan yahudi kabilelerinden Beni Kaynuka kuşatıldı ve teslim olan bu kabile doğu Ürdün’e göç etti.
Yorumlar
Yorum Gönder